Eğer Londra’da kısa süreli konaklıyorsanız,
Antika & bit pazarının kurulduğu cumartesi günü gidin.
O zaman kalabalığın aktığı yolu çok daha rahat bulacaksınız 😉
Vaktiniz varsa, pazarın olmadığı bir gün daha gelmelisiniz.
Kalabalığı saymazsak, yollar ilk başta sakin oluyor.
Antikacılar başladı mı, esas kalabalık nedir görüyorsunuz!
Tavsiyem olabildiğince erken gitmeniz,
zira öğlen yürümek gerçekten işkenceye dönüşüyor.
1-2dk.lık bir yürüyüşden sonra göz panayırı başlıyor.
Antika dükkanları, publar, tezgahlar,
hediyelik eşya satan dükkanlar…
Hediyelik eşya konusunda tek söyleyebileceğim,
belki de Londra’nın en pahalı yeri!
Aynı ürünler başka semtlerde yarıya kadar düşüyor;)
Bence tereddüt etmeyin,
alacağınız herhangi bir parçayı evinizde her gördüğünüzde
tekrar Portobello’ya ışınlanmış gibi olacaksınız 😉
Yoruldunuz mu?
Oldukça kalabalık olan The Duke of Wellington‘a kapağı atabilir ki
ortamından dolayı içeride oturun derim
veya tezgahların arkasında kalan kahve zincirlerine yığılabilirsiniz.
Evet fiillerden de anlaşılacağı gibi yoruluyorsunuz :))
Turun 2. kısmı başlasın,
tezgahların dışında, Portobello’daki mağazalar da gezilesi.
Cath Kidston, American Apprael gibi markaların dışında
küçük butikler de mevcut.
Sadece antika, bit pazarı değil,
gösteri sanatları da tüm yol boyunca size eşlik ediyor,
izlemek için kısa molalar verin.
Meyve-sebze bölümüne gelince bittiğini zannetmeyin,
West way üst geçidinin altındaki Portobello Green‘de
tezgahlarda satılanlar daha da çeşitleniyor.
Hatta biraz daha ilerlerseniz, yine cumartesi kurulan
daha ucuz ve tenha olan
Golborne Pazarı‘na bile ulaşabilirsiniz 😉
Londra’yı beraber gezmeye devam edeceğiz!